27 Ağustos 2009 Perşembe

De De ...

Beroş konuşma alıştırmalarına devam ediyor ama öyle haldur huldur değil. Çok temkinliyiz. En çok kullandığımız ise hala ''ıhh ıhh''. Parmak havaya ''ıhh ıhh''. Parmak aşağı ''ıhh ıhh''.

Birkaç gündür yaptığıysa çok komik. Nasıl başladı tam hatırlamıyorum, Beren'e sorduğumuz ''kim?'' ile başlayan bütün sorulara aynı cevabı veriyor. ''Dede''. Hem de öyle cool ve tane tane söylüyorki; bizde babamla dalga geçiyoruz. Sen neler neler yapıyorsun öyle diye. Malum iyi kötü ne varsa küçük hanımın dedesi yapıyor bu aralar.

- Kim döktü bu yemeği yerlere?
- De de.
(aslında koca tabağı yere deviren kendisi)

- Kim giydirdi seni?
- De de.
(hanımefendiyi giydiren annannesi)

- Tiger'ı kim aldı sana?
- De de.
(Dayısı doğumgününde almıştı)

- Kim emzirdi seni?
- De de.
(Yuh be kızım bu kadar da olmaz, daha neler artık)

BABA'NIN DOĞUM GÜNÜ

Beren Duru'nun tatlı babası artık 29 oldu!

Beren Duru'nun tatlı annesi iş çıkışı tatlı babaya pasta aldı . Eve gelene kadar arabaya binerken , arabadan inerken pastayı nasıl saklayacağını bilemedi. Yemeklerini yedikten sonra Beren Duru'yla annesi mumları yakıp pastayı beraberce salona taşıdılar babaya sürprizzzz yaptılar.-Tabi en çok Bero'ya sürpriz oldu.



Seçimden Biçimlendirmeyi kaldır

Mumları birçok defa yakıp üfledikten sonra ham ham yedik. İyi ki Doğdun Babişko. İyi varsın...


16 Ağustos 2009 Pazar

BÜYÜK TERLİK SEVERİM, BÜYÜK TERLİK GİYERİM

Beren Duru yürümeye başladığından beri bobuxlarını kullanıyor, fakat son bir aydır artık bizim terliklerimize dadandı. kim ayağından terliğini çıkartırsa hooop Beroş orada terlikleri ayağına geçiriyor, pıtı pıtı yürümeye geçiyor.



Resimlerde elimizden tutarak yürüyor, artık daha da geliştirdi tek başına koskoca terliklerle yürüyor. Kızım sana terlik alayım mı diyorum. Kafasını sallıyor.



ÇİRKİN BEBEK

Artık kendi seçimlerimiz var, isteklerimiz çok net ve tersi birşey yaptırmak isterseniz kıyametler kopuyor.

Resimdeki bebek Beren Duru tarafından e-bebek mağazasından özenle seçilmiş bütün unutturma çabalarına rağmen asla elden bırakılmamıştır-kasada bile. Yanında aynısının bir de zencisini almıştı ama eline başka birşey vererek onu ekarte ettik. Şu çirkin - gören herkes aynı tepkiyi verdi- bebek bir de pahalı, kasada şok olduk. Gerçi çin malı olmamasının etkisi vardır. Bu yüzden kızımın kaliteli seçimleri olduğunu söyleyebilirim.



Annannesi ve dedesinin yayla evinde bir sabah uykusu sonrası bebeğini de eline almış mahmur oturan minik kız.Seni çok seviyorum , seçimlerinin ömür boyu böyle net ve isabetli olmasını diliyorum.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

DENİZ, DENİZ, DENİZ

Beren Duru ilk tatilinde;



Denizi çok sevdi; yüzdü, kumlarla oynadı, bol bol taş topladı, dalgalara doğru koştu, annesinin kucağında yüzdü. Herbirinden ayrı ayrı zevk aldı. En çok sevdiği neydi? Taşlar...
Bütün fotoğraflarda avucunda bir tane taş, sımsıkı tutuyor, denizde bile bırakmıyordu.



Denizde 'hadi kızım yüzelim dediğimde, eller öne bacaklar arkaya yüzme pozisyonu alıyor, annesi de onu bir o tarafa bir bu tarafa yüzdürüyordu. Yüzünde gülümsemelerle herkesi hayran bıraktı kendisine. Genelde çocuklar sudan korktukları için zorla denize sokuyorlarmış, Beren Duru'yu görenler maşallah maşallah şeklinde bize baktılar.



Babasıyla genelde kumlarda vakit geçirdiler, malum anne suya bayılır baba bayıldığını iddia eder ama evviliklerinin 3 yılında da denize gitmişler, denize girdiği bir midir, iki midir bilinmez. Birlikte kumsalda koşup bol bol taş topladılar. Taşların kumlarını denizde yıkadılar.



Bir sonraki deniz tatilimizi iple çekiyoruz. Evde de küveti ve havuzu doldurup içinde oyunlar oynuyoruz. Banyo konusunda da şu ana kadar hiç zorluk çıkarmamıştı aksine canı istedikçe banyonun kapısına gidip kafasına yıkama işareti yapmaya başladı. Bunun için çok seviniyorum çünkü yüzmeyi hayatı içinde bir rutine oturtmasını çok isterim.



GEL TESKERE

Tatil öncesi Utku'yu uzun zamandır görmediğimiz için ziyaret edelim diye düşündük , 19 Temmuz Pazar sabahı erkenden Keşan yoluna koyulduk, bir hafta öncesinde de Mariye'nin annesi ameliyat olduğu için onlara hasta ziyaretine gitmiştik, balkondaki reyhan'ı elleriyle okşayıp koklamayı öğrendi. Mariye ablasına da ellerini koklatıyor.

Keşan'a zorlu bir yolculuk sonrası -yanlış yola girdik- ulaştıktan sonra Utku'yla buluştuk. Biraz zayıflamış tatlı bıdığım ama zaten zayıflamak istiyordu. Biraz daha gitsin diye uğraşıyor. Çok şükür rahat bir askerlik yapıyor. Askeriyenin Sosyal Tesislerinde Komutanların çocuklarına gitar ve bilgisayar kursu veriyor. Ve bugün itibariyle 33 günü kaldı(Mersinde).

Beren sabah kalkar kalkmaz kahvaltısını sorunsuz yedi. Bu bizim için çok sevindirici ve şaşırtıcıydı. Dayısına gittiğimizi söylüyorduk sürekli , dayısını çok sevdiğinden öyle davrandı herhalde. Yolculukta Beren açısından iyi geçti , araba koltuğunda uyudu, yanımıza aldığım oyuncaklarıyla oynadı.
Keşan'a varınca bir lokantaya gittik, Beroş orada da sorun çıkarmadan Dayısı ve Babasıyla oyun parkında bir kase mercimek çorbasını yedi. Bizde yemeklerimizi yeyip, kahvemizi içtikten sonra bir çay bahçesine gittik. Kızım bizimle birlikte soda içti.

Dayısıyla doğayı keşfe çıktılar...


Birlikte poz verdiler...


Babasıyla tahta köprüye çıktılar...


Ama Keşan öyle sıcaktı ki dışarıda çok fazla kalamadık, tek alışveriş merkezine gittik. Günün geri kalanı orada geçti. Hepimiz için güzel bir gündü. Askerimizi birliğine teslim ettikten sonra İstanbul'a döndük.

13 Ağustos 2009 Perşembe

UZUN ZAMAN SONRA ; İKİ NOKTA ÜST ÜSTE

Gerçekten uzun bir ara oldu, hepsi geçici bir dönem olmasını arzuladığım işyeri sorunları yüzünden . Ne Birtanecik kızıma yeterince zaman ayırabiliyorum, ne eşime ne anne babama ne de arkadaşlarıma . Bütün hayatım sanki işte geçiyor...Bugün hepsini boşvereceğim. Biraz Bero'nun neler yaptığından bahsetmek istiyorum.

Bero artık ne istediğini bilen , tuttuğunu koparan, istediğini yapıncaya kadar dur durak bilmeyen, hala çok hareketli, uyku saatleri dışında sabit duramayan, hala yemek yemeyen, çok tatlı bir melek oldu. Geçtiğimiz zaman zarfında yaptıklarımızı şöyle bir hatırlamak gerekirse;

Trene bindik ve atlı karıncaya... Ama Gözümüz hep dönme dolaptaydı. Çok binmek istedi, ağladı zırladı, sonunda tamam dedim hadi bin. Güzelce konuştum, bak hayatım salıncak çok hızlı dönecek ve sen istediğin zaman durmayacak, çok sıkı tutunman lazım kayabilirsin, vs. Gıkını çıkarmadan bindi. Emniyet kemerini taktık. Diğer çocuklarda bindi. Anne Babaları dışarıya aldılar, ben istediğimiz zaman durdurma garantisini aldım tabiki. Demirin ardından birbirimize bay bay yaptık , O da ne? Bizim Bero salya sümük ağlamaya başladı biz uzaklaşınca. Benim de canıma minnet zaten çok korkmuştum. Sarıldım kızıma sıkı sıkı gidip trene bindik.

Çok yamazız, öyle böyle değil, gerçi bir çok insan da bu tarz çocuklara çok araştırmacı ve gözlemci diyorlar. İlerleyen dönemlerde göreceğiz.Resimde kirli sepetinin içine girip, yaptığının sıradışı olduğunun farkında olarak poz veren Beren Hanım var. Evde bulunan herşey onun oyuncağı olabilir.

Hiç dikkat etmediğimiz şeyleri fark edip tekrarlıyor Beren Duru, çok şaşırıyoruz. Bir gün annannesiyle kitap okurlarken, saat 7 olmuş çocuk uyumuş demiş annanesi. Bizimki kolunda saat varmış gibi (yani şekildeki gibi) saate bakmış. Çok şaşırdık ve tesadüftür dedik çünkü o doğduğundan beri biryerine zarar veririm diye ben hiç bir takı takmıyorum velhasıl evdeki herkestte aynı. Ama farklı zamanlarda sorduk; Beren Saat kaç? Hepsinde sonuç aynı yukarıdaki görüntü. Biz sevinip güldükçe Hanımefendi şımarıklığa geçiyor. Çok tatlısın Bebeğim.

Artık takla da atıyoruz. Genellikle dedeyle yapıyorlar ama aklına geldikçe eğilip eğilip takla atmaya yelteniyor. Ortam müsaitse ne ala ama ya yukarıdaki gibiyse ?

Güzel kızım bir de güzel kolonya dağıtıyorki; her kolonya dökme seansı yarım saat sürüyor. Defalarca , tekrar tekrar döküyor da döküyor. er alma denememizde şiddetli ağlma krizine girerek şişeyi tekrar ele geçirse de annesi sonunda kapmayı beceriyor. Bu arada kolonya şişesinin kapağını da çok güzel açıp kapatabiliyor.

16.AY




15.AY


14.AY


13. AY